Sevgide Tutarlılık ve Denge

Bir tatile çıktığımızda yaşadığımız deneyimi ne kadar çok önemseriz. Beklentilerimizden en önemlilerinden biri de şehir hayatının stresinden uzakta huzuru ve dinginliği bulabilmektir. Tatil süreci içerisinde de bu huzurun ve dinginliğin uzun süre sürmesini ve hatta hayatımızın her alanında olmasını talep ederiz. Bir bebeğin dünyaya geldiğinde  ihtiyaçları da tıpkı bunun gibidir. Anne rahminde alışık olduğu düzenin ve rutinin devam etmesini ister. Bir bebek için en elzem şey ihtiyaçlarının yerinde ve zamanında giderilmesidir. Bu ihtiyaçlar beslenme, uyku ve tuvalet ihtiyacı gibi fiziksel ihtiyaçların yanında, sevilme, görülme, temas edilme  ile varlığının kabul edilmesi gibi duygusal ihtiyaçları da bulunmaktadır. Her iki ihtiyaç alanı kapsandığında, bebek içine düştüğü tehlikeli ve yabancı dünyada kendine ait bir alan bulabilir ve burada psikolojik sağlığın temel taşı olan güven duygusunu oluşturmaya başlayabilir.

 

Fakat bebeğin bu fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarının karşılanma sıklığı ve düzeni bozulur , azalır veya aşırı çoğalır ise dünyaya olan güven algısı da aynı oranda etkilenecektir. Bu sebeple tutarlılık ruhumuzun amiral gemisidir. Tutarsızlık ise bu geminin alabora olması demek. Kısaca tutarsızlık çocuğun kafasını karıştırır.

 

İlgide Doz Aşımı

Tatil örneğinden devam edecek olursak otellerin her şey dahil ve  açık büfe seçeneklerinde olduğu gibi ihtiyacımızın fazlasının önceden ve biz daha istemeden karşılanması başta iyi gibi gelebilir. Fakat doyum eşiğini aştıktan sonra o lezzetli yemekler ve tatlılar can sıkıcı bir kalabalıktan ve bunaltıcı bir ortamdan öteye geçemezler.

Çocuğun da aşırı ilgiden iç dünyası sıkıntılanır ve bunalır. Merak duygusu ile keşfedilmeyi bekleyen dünya çoktan ayağının ucuna gelmiştir. Kendi bedeni ile ilgili kararları ondan önce veren birileri vardır. Git gide kendi bedeninden uzaklaşır, tercihleri silikleşir ve bağımlı bir yapıya doğru yol alır. Ve bir gün oyun parkında oyun oynarken şöyle der ; “Anne ben yoruldum mu ?”

 

Aradığınız Kişiye Ulaşılamıyor

Bu sefer de bir pansiyona göz atalım. Yemek, temizlik, internet gibi hiçbir hizmet yok. Birinden yardım isteme ihtiyacınız olduğunda ise resepsiyonda kimse yok. Uzun yolları kat ederek gelmişsiniz ama selamınızı almayan size boş gözlerle bakan yerel halktan başka kimse yok. Çocuk da anneden (bakım veren ) duygusal bir sıcaklık alamadığında tıpkı böyle hisseder. Hal bu ki çocuk, anneden sevgi, şefkat, hayranlık, aşk gibi duyguları aldıkça kendinin sevilesi bir canlı olduğunu kavrar. Bunlardan yoksun kalan çocuklar ise boşluk duygusuyla baş başadırlar. Başlarını sokacak bir pansiyonları vardır -  Fiziksel ihtiyaçları karşılanmıştır. Ancak görülmemiş, duyulmamış ve anlaşılmak için çaba gösterilmemişlerdir.

 

 

Bir Varsın Bir Yoksun

Şimdi de  orta sınıf bir otel düşünelim. İnternet var ama bir anda kesiliyor. Havuz var ama bir gün açık diğer gün kapalı. Yemekler iyi ama her zaman aynı saatte çıkmıyor. Ne kadar kafa karıştırıcı değil mi ? Bu otel iyi bir otel mi yoksa kötü bir otel mi ? Bu oteli tutmalı mı tutmamalı mı ? Biraz riskli değil mi ? Uyanık olmak lazım. İşte bazı çocuklar da uyanık olmak zorunda oldukları evlerde büyürler. Bu evlerde ya boğucu bir sevgi tufanı vardır yada bir anda değişen soğuyan ve uzaklaşan alaka. Çocuklar ne zaman sevileceklerinin yada ne zaman azarlanacaklarını bilemeden diken üstünde , tetikte annelerinin ve babalarının gözlerinin içine belirsizlik içinde bakarak büyürler. 

 

 

Yeterince İyi Anne

Peki ya tüm bunların bir orta yolu yok mu? Anne, çocuğunu sevip onun ihtiyaçlarını karşılarken bazen geç kalamaz mı? Zaman zaman çocuğun ihtiyacını anlayamadığı veya gözden kaçırdığı olamaz mı?

Evet, tabi ki olabilir! İngiliz Psikiyatrist Donalt Winnicott  “Yeterince iyi anne” kavramında tam da bunu ifade eder. Hayat içerisinde hiç bir şey mükemmel değil ve olmak zorunda da değil. Annelik de böyle. Geç kalınabilir, anlaşılmaya bilinir. Uzaklaşmak veya yakınlaşmak istenebilir. Bunlar ihmal ve işgal olmak üzere iki uçta olmadığı ve duygusal olarak ulaşılabilir olduğu sürece güvenli bağlanmanın faydalı unsurları bile olabilir. Bebek için dünya tehlikeli ve yabancı bir ortamdır. Annenin bu ufak geç kalmaları bebeği küçük küçük incitse de gelecekteki büyük kırılmaların önüne geçer. Çocuğun dünya ile daha gerçekçi ve samimi bir ilişki kurmasının önünü açar.

 

 

Semra Duman

Psikolojik Danışman.